Ukrayna-Rusya savaşı, Suriye krizi ve Gazze felaketi gibi küresel krizlerde Avrupa Birliği'nin (AB) yetersiz kalması dikkat çekiyor. Küresel bir aktör olma iddiasındaki AB, son yıllarda bu hedefinden uzaklaşmış gibi görünüyor. İran'la nükleer görüşmeler ve Paris İklim Anlaşması gibi istisnai başarılar olsa da, AB geniş çaplı küresel etki gücünden yoksun. Bu durum, AB'nin ortak bir geleceğe koşabilmesinin ne kadar mümkün olduğuna dair ciddi sorular doğuruyor. İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Tarık Oğuzlu ile yaptığımız görüşmede, AB'nin mevcut durumunu ve geleceğini değerlendirdik.

AB: Postmodern Bir Cennetin Sonu mu?

Prof. Dr. Oğuzlu, AB'nin kurallar içinde hareket edilen ve ABD'nin güvence sağladığı bir dünyada rahat olduğunu, uluslararası kimliğine yatırım yapmaya gerek duymadığını belirtiyor. "AB, ABD'nin desteğiyle postmodern bir cennet inşa etti ve orada yaşamaya başladı," diyor. Ancak mevcut durum AB için bir varoluş meselesi olarak değerlendiriliyor. Birlik, belki de ilk kez ABD ve NATO'dan bağımsız olarak kendi kimliğini geliştirme sınavını veriyor. Bu sınav, AB'nin geleceği açısından son derece kritik bir öneme sahip. Özellikle Ukrayna-Rusya savaşı, bu konuda önemli bir dönüm noktası oldu. AB'nin bu savaşa verdiği tepki, küresel rolünü belirlemede önemli bir etken olacak.

ABD, Rusya ve Çin Arasındaki Sıkışmışlık

Prof. Dr. Oğuzlu, AB'nin kendi kimliğini inşa etmesindeki zorlukları, ABD, Rusya ve Çin'in etkisiyle açıklıyor. Trump dönemi ABD'sinin Avrupa'yı önemsemediğini ve "kendi başınızın çaresine bakın" yaklaşımını benimsediğini vurguluyor. Rusya ise Avrupa'nın güvenliği için doğrudan bir tehdit olarak görülüyor ve AB'nin Rusya ile mücadele edebilecek kapasitesi sınırlı. Çin ise devasa bir pazar oluşturuyor ve ticarette AB'ye karşı büyük bir açık var. Bu üç büyük gücün arasında sıkışan AB, savunma başta olmak üzere kritik konularda daha stratejik düşünmek zorunda. Prof. Oğuzlu, ABD, Rusya ve Çin'i "etobur", AB'yi ise "otobur" olarak tanımlıyor ve otobur AB'nin diğer güçler tarafından zayıflatılıp kullanılabileceğini belirtiyor. Bu durum, AB'nin geleceği için ciddi riskler taşıyor.

AB Bu Zorlukları Aşabilir mi?

AB'nin önündeki en büyük engellerden biri, üye ülkelerin jeopolitik reflekslerini kaybetmiş olması. Prof. Dr. Oğuzlu, "Zaman içinde jeopolitik refleksleri kalmamış, bunu unutmuş ve günün sonunda evcilleşmiş Avrupalı devletler var. Yeniden eskiye dönmeleri çok zor," diyor. Ancak büyük krizlerle birlikte AB'nin kendine geldiğini de vurguluyor. Fransa-İngiltere ilişkileri, Polonya'nın Baltık ülkeleriyle işbirliği, Covid dönemindeki AB bonoları ve artan askeri harcamalar gibi gelişmeler umut verici. Ancak aşırı uç siyasi görüşlerin yükselişi, AB için önemli bir risk oluşturuyor. Bu durum, ABD, Rusya veya Çin gibi güçler tarafından istismar edilebilir. Sonuç olarak, AB'nin zorluklarla başa çıkabilecek bir yapıya sahip olduğunu ancak hızlı bir değişim beklemenin yanlış olacağını vurguluyor. Ortak irade ve doğru adımlarla AB'nin bu krizi aşabileceği düşünülüyor.